Yüksekliği 3 bin metreyi aşan dağlarla çevrili; başı bulutlarda, kökü tarihin derinliklerinde olan şehir: Gümüşhane. Anadolu’yu Doğu Karadeniz’e ve Kafkaslara bağlayan eski ticaret yolları üzerindeki kent, 400’e yakın yaylası ile yeşilin binbir tonuna açılan düş kapıları gibidir. Santa Harabeleri’ni, Satala Antik Kenti’ni, Limni Gölü’nü, Tomara Şelalesi’ni, Örümcek ormanlarını ziyaret etmek; Zigana Dağı’nda kayak yapmak ve “yer altı incisi” Karaca Mağarası’nı keşfetmek için gezsen Gümüşhane’yi.Gümüşhane hem zengin tarihi kalıntıları hem de Harşit Çayı’nın iki yakasında, vadi boyunca uzanan doğal güzelliğiyle dikkat çeken bir şehir. Doğusunda Bayburt, batısında Giresun, kuzeyinde Trabzon, güneyinde Erzincan ile komşu olan Gümüşhane, binlerce yıllık tarihinde sahip olduğu gümüş madenlerinin zenginliğiyle adını, Türkçe “gümüş” ve Farsça “hane” sözcüklerinin birleşiminden almış.Şehre Romalılar döneminde gümüş yeri anlamına gelen Arjiopolis denirken, 17.yüzyıl Osmanlı seyyahı Evliya Çelebi ise burayı Gümüşşehri olarak anlatmış. Şehrin geçmişinde önemli ticaret merkezi olan İpek Yolu üzerinde olması da tarih boyunca önemli bir merkez olmasını sağlamış.Tarih boyunca Asurlular, Urartular, Medler, Persler Krallığı, Makedonlar, Pontus Krallığı, Roma İmparatorluğu, Emeviler ve Selçuklular gibi birçok kültürün hüküm sürdüğü Gümüşhane, Fatih Sultan Mehmet’in fethiyle 1461’de Türklerin hakimiyetine geçmiş.
